GYULİ CKİMİ & KALBİM ACIDI





Az önce dinlemek geldi içimden.Dinledim dinledim, sonra bunun hakkında yazmalıyım dedim.Biliyorum burada yazacaklarım sizleri gaza getiremeyecek, farklı dünyalara götüremeyecek ama olsun, yine de yazıcam.

Lazlar, lazcada lazepe derler kendilerine.Bu Güney Kafkasyalı halkın Kuzey Doğu Anadolu'da ve Güney Batı Kafkasya'da kadim tarih boyunca varolduğu sanılıyor.Bugün özellikle Artvin Hopa, Arhavi, Ardeşen, Borçka, Çamlıhemşin, Fındıklı bölgelerinde yerleşimini sürdüren bu etnik grubun nüfusu konusunda kesin bilgiler yoktur.Elde edilen bilgiler lazca konuşan halktan, kendisini laz olarak tanımlamasından vb kaynaklardan elde edilmeye çalışılmıştır.Bunun sonucunda tahminen 250.000 - 500.000 lazın bu bölgede yaşadığı tahmin edilmektedir.

Lazlar, lazca yani kendi dillerinde Lazuri Nena'yı konuşurlar.Güney Kafkas dil grubuna mensupturlar ve kendilerine ait bir dilleri vardır.Fakat lazca hakkında kritik noktalardan birisi dilin yazılı olarak mevcut bulunduğu durumların hemen hemen hiç olmamasıdır.Sözlü olarak nesilden nesile aktarılan lazca bu sebeple özellikle dil yapısı bakımından bölgeler arası farklılık göstermektedir.

Lazlar kültür bakımından pek bilinmeyen bir şekilde inşaat ( yapı ) ustalığı, mimari, ahçılık konusunda oldukça yeteneklidirler.Yine avcılık da lazlar arasında sıklıkla karşılaşabileceğimiz mesleklerdendir.

Müzik ve halk dansları ise çoğumuzun belkide en fazla ilgi duyduğu ve takip ettiği kısım.Laz müziği dilde olduğu gibi, yazılı değil de genellikle sözlü, nesilden nesile aktarılarak günümüze ulaşmıştır.Temelinde insan sesi yatar.Aynı coğrafyada bulunduğu bir çok medeniyet ve kültürden etkilenmiştir.Lazlar müziklerine yine kendi dillerinde kaide adını verirler.İnsan sesi temelli laz müziğinin en büyük destekleyici ve tamamlayıcıları bilindiği üzere kemençe ve tulumdur ( bana sorarsanız tulum kemençeye bin basar :).Tulum düşüncelerimi destekler nitelikte olarak ulusal çalgı olarak kabul edilmektedir.Tuluma guda, kemençeye ise çemane adını vermişlerdir.Vikipedia dan aldığımız bilgilere göre laz müziği genelde sosyal ve ekonomik koşullar sebebiyle sevdiğinden ayrı düşmek zorunda kalan sevgililerin durumunu anlatır, yani teması sevdadır.Halk dansları horondur.Horon bilinenin aksine tek bir oyunu içermez.Çatı görevi üstlenir.Yani horonda bölgeler arası el kol hareketleri farklılıkları göstermektedir.




Yukarıda belirtilen müziği yıllar boyu günümüze taşıyan üstadlar ve halk olmuştur tabi.bu müziğin günümüzdeki temsilcilerinden bir kaçı ise ilgililer için ; Birol Topaloğlu, Marsis, Mircan Kaya, Fuat Saka, Helesa, Yaşar Turna, Mustafa Tezcan, İsmail Avcı, Ahmet Çakır..dır. ( ismini yazmadıklarımız veya unuttuklarımız için affımı istiyorum ).Tabi birde son zamanlarda Lazstarımız Davut Güloğlu

İsimleri incelediğimizde bir eskiklik hissediyoruz sanırım hepimiz ? Di mi ya.. Kazım Koyuncu !
"Şarkılar politikadan, kurumlardan, sistemden daha güçlüdür.Temizdirler ve bir çok güzel şeye sebep olabilirler diyordu 26 Temmuz 2004 tarihinde, aramızdan ayrılışından yaklaşık bir sene önce.Mandolin çalarak başladığı müzik yaşamına devam etmesine akciğer kanseri izin vermemişti.Ölümünün ardından Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda onbinlerce kişi uğurladı fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığına.Başta karadeniz halkı olmak üzere tüm sevenleri arkasından kalbim acıdı diyecekti aynı zamanda.Kazım Koyuncu için sayfalarca şey yazılabilir elbette, ama bizim kisi başlangıç.. ve bitiş.

Yazmak için bir yerden başladık, lazlar ve kültürleri, dilleri konusunda sıkmayacak biçimde genel bilgiler verdik, en azından vermeye çalıştık.Ardından yazıyı yazmama sebep olan şarkı gyuli ckimi yi seslendiren sevgili Kazım Koyuncu'ya kadar uzandık.Sonra bitirir gibi olduk.Sıra yazıyı gözden geçirmeye geldi ve bu işlem sırasında yazıyı bir çırpıda okuduğumu hissettim ve sonu Gyuli Ckimi ile bitirmek istedim.

"atwi şüqule goulu daği daği
dido miğun guis derdi merani
oqomdğulat si şekeri ma yaği
domçvi do domxali gyuli ckimi

ağre odas perde kogevoüidi
izmocesti alis dologaüidi
gomüuwxişi mgarinis yevuüidi
si domoli do domxali gyuli ckimi

bazi bazi gelaiui noğaşa
vixosarui baba süaniş uüobaşa
gyuli ckimi si var ida başkaşa
çkimire do giçkitas gyuli ckimi

Türkçe Meali:

bundan böyle dağ dağ dolaşırım
yüreğim çok yaralı derdim var
karışalım birbirimize sen şeker ben yağ
yaktın kül ettin sen beni gülüm

yeni odaya perde astım
rüyamda boynuna sarılmıştım
ağlıyordum uyandığımda
yaktın kül ettin sen beni gülüm

çarşıya inerdiniz bazı bazı
babandan habersiz inip gözlerdim seni
gülüm başkasına gitmeyesin
bil ki benimsin gülüm"

lazcada dedelerin, ninelerin, annelerin, babaların çocuklarına torunlarına.Sevenlerin birbirlerine karşı en sık ve en içten şekilde kullandıkları söz öbeklerindendir kendisi."Benim gülüm" demektir.Umay Umay'ın 2002 de çıkardığı ağzı bozuk aşk mektubundaki 5. şarkı olan " kalbim acıdı " isimli parçada ağıtların yanı sıra Kazım Koyuncu'nun eşlik ettiği şarkıda da mevcuttur.Şarkıyı hissetmek için lazca bilmeye gerek yoktur.Hatta şarkıyı hissetmek için hiç bir şey bilmeye gerek yoktur.

Nereden esti bilinmez ama bu topraklarda binlerce yıldır ne dostluklar, ne kardeşlikler kurulmuş, ne türküler söylenmiş, ne oyunlar oynanmış.Günümüzde bunu yakalayabildiğimiz ender noktalardan birisi de müzik sanırım.Yazı içinde de belirttiğimiz gibi şarkıların temiz kalması ve bir çok güzel şeye daha sebep olması dileğiyle... (Korkmayın ve bu ne böyle yazıyla kel alaka demeyin sevgili tek tük okuyucular.Herhangi bir dinleme, izleme, gözleme durumunda son paragrafın sorumluluğu, yazan kişi olan şahsım tarafından üstlenilecektir hehe )


dinlemek için


SON


Uyanıp kahvaltımı ettikten sonra Uluslararası Doğa Koruma birliği (IUCN) 'nin biyolojik çeşitlilik ile ilgili bir raporuna rastladım.Daha sonra NTV yeşil ekranın bölümlerinden bir kaçını izledim ve çeşitli yerlerden aşağıdaki sonuçları çıkardım.Ardından şöyle bir nefeste hepsini okudum ve bir daha okumamaya karar verdim.Genel olarak raporda verilen bilgiler şu şekilde.Verilen tekil türe indirgenmiş örnekler ise görünenin çok küçük bir kısmı.Rapor şunları söylüyor,


Soyu tükenmekte olan canlıların derlendiği en kapsamlı araştırma olan biyoçeşitlilik araştırmasının bu yılki sonuçlarına göre tehdit altındaki türlerin sayısı 17.000'i geçti.2009 raporuna göre Tehdit Altındaki Türler Kırmızı Listesinde Bulunan 47,677 türün 17,291'i tükenmenin eşiğinde.


Daha da endie verici olan bilinen tüm memeli hayvanların %21'inin, amfibilerin %30'unun, bitkilerin ise %70'inin soyu tükenmekte olan canlılar listesinde olması.


IUCN direktörü Jane Smart bu verilerle 2010 yılı canlı türü koruma düzeylerine ulaşma hedefinin neredeyse imkansız olduğunu belirtiyor.Raporda özellikle bu yıl amfibilerin çok ciddi tehlike ile karşı karşıya olduğu, 39 türün yeryüzünden tamamen silindiği, 484'ününde çok kritik tükenme tehditi altında olduğu bildirildi.



Dünya Üzerinde:



  • Karayip Denizi açıklarında yaşan son 300 Anegada İguanası.Sebep egzotik hayvan kolaksiyoncuları için avlanması

  • Okyanuslarda yaşayan son 50 gri balina.Sebep japon mutfağının vazgeçilmezi olması

  • Yeni Zelanda'da yaşayan son 125 Gece Papağanı.Sebep uçamayan Gece Papağan'larının tüylerinden kürk yapılması

  • Türkülere konu olan son 11 Telli Turna Muş'un Bulanık ovasında yaşam mücadelesi veriyor.Sebep avlanma ve yaşam alanlarının yok edilmesi.

  • Kenya ve Etiyopya'da yaşayan son 1500 Grevy Zebrası.Sebep derisi ve eti için avlanmaları.

  • Mercanların %25'i yok oldu.Sebep iskeletlerinden süs eşyası yapılması ve küresel ısınma

  • Urfa çevresinde yaşayan Dev Kertenkele Çöl Varan'ının nesli tükendi sayılır.Sebep yaşam alanlarının yok edilmesi ve küresel ısınma.

  • Hindistan'da yaşayan son 150 Pigme Yaban Domuzu.Sebep orman tahribatı nedeniyle besin zinciri ve yaşam alanlarının yok oluşu.

Peki niçin bunlar oluyor ? Sebep tabi ki, insanoğlu değil.Kimisi üzerimizde çok şık duruyor, kimisi çok lezzetli, kimisi kişisel zevklerimize hitap ediyor ve koleksiyonumuzun vazgeçilmez parçası.Tabi ya suçlu niçin biz oluyoruz ki.Kahrolası kusursuz canlılar !


Kaynak : NTV - Yeşil Ekran
Derleyen : Oğuz TUTAL