"YAŞAM DÖNÜŞÜMDÜR"



   Uzun vakitler önce klavyemden çıkan ve insanın moderniteyle birlikte var olan problemlerinden biri olan yorgunluğunun, kimi şeylerin önüne geçtiğinin apaçık ortada olduğu, "Yoruldum Patron" adındaki girdiyi yanlışlamaya çalışan, uzun soluklu bir cümledir bu, yazıya başlamaya çalıştığım.


   Gece gündüz eşitleneli beş gün oldu. Gece gündüzün eşitlenmesi Dünya'nın adaletidir masaya serilmiş bir haritada. Geride bırakılan ve gidilen şehir arasındaki orta noktadır. Geride bıraktığın şehir, hatıralarındır, gittiğin şehirse düşlerin. "Aşkı anılar besliyor, düşler kadar" satırlarını da nice sevmem bundandır. Gideceklerim kadar, yaşadığım şehirleri sevmem bundandır. Orada attığın adımlardır, otobüsün camına yarı uykulu yüzünü yaslamandır, saniyelerce baktığın güzel çirkin kızlar, kadınlardır ve daha az saniyelerce baktığın yakışıklı çirkin erkeklerdir. Kavgalardır, öpüşlerdir, parklardaki çocuk gülüşleridir, pazar günleri nadir duyulan bir arabanın sabah kornasıdır, güvercin curnatasıdır. Düşler de düşlerdir.

   Sonra anılar ve düşler bir Dünya'dır, bir gün dönümüdür akşam serininde, yağmurda, öğle sıcağında. Zeytin siyahsa eğer menekşe mordur dönüşümü, yeşilse açık yeşile çalışıdır. Bilmelidir ki her şey, onların vakitleri gelmiştir, bir hayatın başka bir hayat olma zamanıdır. Ve sevinir bu duruma, kadim bir ağacın dallarında olsa da, gölgesinde uyuyan bir gövdenin huzuru gibi. Uykuya dalmak bir gün dönümüdür, rengin değişmesi  bir gün dönümüdür, bir çiçeğin solması ve yeniden olması ve yeniden solması da gün dönümüdür. Ne olursa olsun bir hüznün ardından gülümsemektir sevdiğine, ertelenmemesi gereken bir mücadele biçimidir en renkli ve en renksiz sözlerle, melodilerle. Demem o ki; "Yaşam dönüşümdür".


"Adımı unutup
 Bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim
 Elbette umutsuzluğa düşerim bazan
 Elbette umutluyum her zaman
 Neden yazılır bir şiir
 Neden okunur bunca yazı
 Çünkü nasıl aşılabilir başkaca
 İnsanın karmaşıklığı"


   dizelerini sevmem de belki aynı sebeptendir. Hüda-i Nabit'tir bir nevi. Ya Ben? Ben de Hüda-i Nabit'imdir bence. Nasıl ki sen de öyleysen. Olanca sessiz, olanca bakışsız yürünen bir yol sonrası kurulan ilk cümle gibi hem, bir o kadar da öyle değil. Çünkü o cümle bir savaşın ve bir sevişmenin habercisidir.


   Bir o kadar şiirden bozma, bir o kadar da şiire eğimli bu yazı da, mevsimi gelmiş bir toprağın, bir ekinin harman olup sonsuza uzanmasıdır. Kaya gibi sert ve görkemlice kurulmuş bir cümlenin de gövde gösterisinden, noktaya varamadan mağlup çıkmasıdır, ama en çok da galip çıkmasıdır.